31 Aralık 2014 Çarşamba

Rimmel London Metal Rush 70 Gold Save The Queen Oje


Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun! Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere mutlu olsun! :) 2014'ün son yazısını yazıyorum, umarım 2015 bana daha çok başarı daha çok verim getirir.
Ayrıca hepimize sevgi, saygı, huzur, mutluluk ve sağlık getirir inşallah :)

Bugün yeni yıla çok uygun bir yazı yazdığımı düşünüyorum. Çünkü sizlere tanıtacağım oje tam yeni yıla uygun altın sarılı renkli yanarlı dönerli bir şey :)

Rimmel london metal rush 70 gold save the queen oje bana geçmiş yıllarda katıldığım bir çekilişte gelmişti ve benim Rimmel ojelerle ilk tanışmam oldu. Öncelikle ojemizin rengi çok başarılı sürdüğünüzde altın sarısı gibi duruyor ama elinizi oynattığınız zaman morlu yeşilli sarılı bir renk çıkıyor ortaya.Tam bir parti kızı ojesi bence :)

Ojenin sürümü çok kolay çünkü fırçası gayet geniş yapılı tek seferde rahatça sürebiliyorsunuz. Ojenin rengi ilk katta çıkıyor ama ben daha belirgin olması için iki katlı uygulama yapıyorum. Ayrıca kuruma hızı çok başarılı. Genelde ojenin ilk katıyla ikinci katı arasında uzun süre bekleyen ben bu ojeyi art arda sürüp kullandım.


Umarım 2015 de bu oje gibi renkli ve eğlenceli geçer:)
Mutlu seneler :)





27 Aralık 2014 Cumartesi

Clarins Ombre Fondante Yeux

Selam kızlaaaar! nasılsınız iyi misiniz merak içersindeyim :) Evde herkes hasta ve tek sağlam kişi olarak onlara bakma zorunluluğu maalesef benim üzerimde.Bir de finallerim başlayacak onun stresini yaşıyorum. Anlaşıldığı gibi zor bir hafta olacak benim için. Neyse sağlık sıhhat yerinde olsun gerisi bir şekilde halledilir :)



Bugün sizlere uzun süredir elimde olan Clarins'in krem farlarını tanıtmak istedim. Clarins Ombre Fondante Yeux ismi ile geçiyor benim elimdeki seri. Tüp şeklinde olan bu farlara daha önce çok fazla fırsat verdiğimi söyleyemem ama son zamanlarda pembeli morlu makyajı daha çok sevdiğimden kullanmaya başladım.Bu arada benim elimde bulunan renkler açık pembe ve açık mor şeklinde. İçerisinde hafif bir sim bulunduruyor. 05 ve 07 şeklinde numaralandırılmış.



Farların tüp şeklinde olması kolay bir şekilde almanızı sağlıyor bence. Ama farların sürümü konusunda sorun yaşıyorum diyebilirim. rengini tam veremiyorum sürerken. Elimle sürmeye çalıştığımda rengi elimde kalıyor kremi göz kapaklarıma gidiyor adeta. Onun için biraz zorluk yaşadım.




Kalıcılık konusunda ise başarılı bir ürün. Sabah yaptığım makyaj akşama kadar kalıyor. Ayrıca sürerken ya da makyajın üstünden saatler geçtikten sonra topaklanma yapmıyor.


 
Bunlar benim makyajımdaki hali :) Umarım size yansıtabilmşimdie ve umarım beğenmişsinizdir. :)

Herkese mutlu hafta sonlarıııı :)

23 Aralık 2014 Salı

Ne Okuyorum? -Kaiken


Merhabalar merhabalar! :) Ne dinliyorum, ne izliyorum ve tabi ki ne okuyorum hakkında yazı yazma işini çok sevdim ben. Belki yazılan makyaj yazıları daha fazla ilgi görüyor ama olsun ben böylece hem kendimi hem de ilgi alanımdaki şeyleri tanıtmış oluyorum sizlere. 

Jean Cristophe Grange! Bana gerilim-maceran kitaplarını sevdiren kişi oldu kendisi. Bu aralar elimden düşüremiyorum Kaiken'i. Çok başarılı bir roman ve yazarın Japonya hakkında verdiği detaylar hem sizin bir çok konuda bilgi sahibi olmanızı sağlıyor hem de ne kadar emek verip, ne kadar çok araştırma yapmış olduğunu bize gösteriyor. Romanda Fransa'da evsizler yurdunda büyümüş bir polis memurunun üstünde durduğu bir dava ve kendi ailesinin başına gelenler anlatılıyor.


Romanın adının Kaiken olması kahranımız Passan'ın bir Japonya tutkunu olması, karısının bir Japon olması ve olayın can alıcı kısmının Japonya'da geçmesinden kaynaklanıyor. Ayrıca bir tür Japon hançeri olan Kaiken romanda önemli bir role sahip. Kitap Passan'ın uzun süredir peşinde olduğu bir hermafrodit hastasının hikayesiyle başlıyor. Saldırıların evine yönelmesiyle Passan kendisi gibi evsizler yurdunda büyümüş bu hastanın peşinden gitmeye ve ondan kurtulmaya çalışırken olaylar boyut değiştiriyor ve evine düzenlenen saldırıların kaynağının o değil de en yakın arkadaşı olduğu çıkıyor. Aslında çıkıyor denmemeli çünkü bir kaç satır sonra olaylar tekrar değişerek yapılan saldırıların sebebinin karısı olduğu ve bunu yapan kişinin Japonya'dan intikam için gelen kendi çocuklarının taşıyıcı annesi olduğu ortaya çıkıyor.

Bu satırları okuduğunuz zaman olaylar size fazla karışık gelebilir ama Grange'ın satırlarını okuduğunuzda her sayfada hayrete düşüp yeni bir kurgu ve yeni bilgilerle karşılaşıyorsunuz. Merak ve heyecan duygusunu sonuna kadar harekete geçiren Kaiken gerilim tarzını sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap.

Unutmadan söyleyim bu kitabı kütüphane gibi sessiz yerlerde okumayın çünkü istemsiz olarak -haa -yok artık! -vay be gibi sözcükler ağzınızdan kendiliğinden çıkıyor. :)

21 Aralık 2014 Pazar

Nivea Suya Dayanıklı Göz Makyaj Temizleyicisi

Herkese merhaba! :) bildiğiniz gibi hala kendime bir çizgi çizmiş ve o doğrultuda blog yazabilmiş değilim. maalesef şu şu günlerde yazacağım dediğimde o gün kendime başka bir iş çıkartıyorum ve blog yazılarım hep erteleniyor. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri de fotoğraf çekme konusunda sıkıntı yaşıyorum. yazılarım tam olsa bile fotoğraf eksikliği yüzünden yayınlayamıyorum beklemeye bırakıyorum. 

Neyse gelelim biz asıl konumuza. Bugün Nivea'nın suya dayanıklı göz makyajı temizleyicisi hakkındaki görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi makyaj temizleme konusu cilt sağlığımız açısından büyük bir önem taşıyor. Ayrıca makyajla uyumak gece hem yastıklarımızı rezil bir hale getiriyor hem de sabah kalktığımızda akmış rimeller kaymış linerlarla canavar gibi görünmemize neden oluyor :) Bu sebeple uyumadan önce makyajımızı temizleyerek gerekli cilt bakımlarımızı yapmamız hem sağlığımız hem de görüntümüz için önemli. Ben uzunca bir süredir Nivea'nın göz makyajı temizleyicisini kullanıyorum ve açıkcası kendisinden pek memnun değilim.

                                         

1. Kendisi fazlasıyla gözümü yakıyor. göz kapaklarımı ne kadar sıkı kapasam da açtığımda uzunca bir süre gözleim yanıyor.

2. Temizleme konusunda büyük bir başarıya maalesef sahip değil. Bir parça pamuğa döküp gözlerimi onunla temizlemeye çalışıyorum ya da elime alıp yüzümü yıkamaya çalışıyorum ama ikisinde de güzel bir sonuç elde edemedim. Gözümün etrafı ve kirpik diplerim siyah makyaj kalıntılarıyla dolu oluyor temizleme işlemi bittiğinde :(

Henüz bitmedi ama bittiğinde bir daha alacağımı pek sanmadığım bir ürün oldu maalesef.
Eğer bu konuda önerileriniz varsa kesinlikle dinlemeye açığım paylaşabilirsiniz :)

9 Aralık 2014 Salı

GoldenRose Dipliner




Bence eyeliner makyajın en önemli kısmı. Olmazsa olmazı. İster gece ister gündüz olsun ister okula gideyim ister düğüne hiç fark etmez her zaman eyeliner sürebilirim. Ve benim favorimse kesinlikle kalem eyelinerlar. Çünkü diğerlerini beceremiyorum :( 


Son zamanlarda aldığım bir ürün olan Goldenrose Dipliner bu beceri olayımı geliştirme amaçlı alındı ama henüz pek faydasını göremedim :( Öncelikle rengi tam olarak siyah bazı markalar gibi griye kayan bir renk değil. Yapısı kaygan kolay sürülüyor ve benim gözümde alerji, yanma yapmadı. Ama sorun şu ki gözüme şekil veremiyorum. Ben uç kısmını ince ve sivri şekilde kullanıyorum genelde ama bu üründe bunu yapmak pek mümkün değil sanırım :( Bir de iki kat sürme sorunu var. Linerı gözüme sürüyorum düzeltmek için ikinci katı geçerken üstünden alttaki renk sıyrılıyor o aparat adeta sünger olup siliyor :( Ben de bu durumu düzelteyim derken kırk kere aynı yerin üstünden geçmek zorunda kalıyorum.  Kalıcılık konusunda da pek bir şey söyleyemeyeceğim . Ağlamadığınız ve elinizle oynamadığınız zaman saatlerce yerinde kalıyor ama su değdiği an şeklinde bozulmalar meydana geliyor. Bu özelliğinin tek iyi yanı çıkarırken zorluk yaşamıyor olmam :)



 Belki kuyruksuz ve ince eyeliner sevenler için ideal olabilir ama ben kalın ve kuyruklu sevdiğim için fazlasıyla zorlanıyorum.


İndirimdeyken yaklaşık 6-7 liraya bulabileceğiniz bir ürün. Bu açıdan alıp elinizin altında bulundurabilirsiniz ama kesinlikle mükemmel eyeliner değil :( belki de bu fiyata bu kadar oluyordur nerden bilelim :(

Sizin bu konuda görüşleriniz neler? 
Favori eyelinerınız hangisi? 
Yorumlarınızı bekliyoruuuuum :)


3 Aralık 2014 Çarşamba

Neler Dinliyorum Neler yapıyorum :)



Güzel bir gün bugün. Uzun bir aradan sonra okuluma gittim derse pek girmesem de arkadaşlarımla dertleştim güldüm konuştum dedikodu yaptım. Şimdi de oturdum ve yeni bir yazı yazmaya karar verdim. Fonda Lana Del Rey elimde koca fincan kahvem var yanında bir de keyfim var tabii ;) Ama şöyle bir sorun var ki ne yazacağımı henüz kestirebilmiş değilim.  Bunları yazarken aklımda oluşan düşünce ise sizlere Lana Del Rey’i anlatmak gibi bir şey. Daha doğrusu kendimi mi anlatmak desem bilemedim. Sizlerin de anladığı gibi doğaçlama biz yazı olacak. Ortaya karışık bir şeyler yazacağım artık.

                                       
Lana Del Rey ile tanışmam Summertime Sadness ile oldu. O sıralar çok meşhur olan şarkı her kanalda bangır bangır veriliyordu. İlk başta sevmiş olmasam da kendisini şu an gerçekten bu kadın benim kadınım şarkıları sesi  tam anlamıyla ben diyebiliyorum.  Summertime Sadness’ten sonra Born To Die dedi benim için sevgili Lana :)  Bu şarkıyı sevme nedenim içinde don’t make me sad don’t make me cry (beni üzme, beni ağlatma) sözlerinin geçmesi ve bu sözlerin o buğulu sesle birleşip benim üstümde çok derin etkiler yaratması sanırım. Daha sonraları Without You şarkısı gönlümü fethetti. O aralar sevgilimin olması ve bu şarkıyı onun da seviyor olması tabii ki büyük bir etken oldu bu duruma.  Şarkının bana en çok dokunan satırı ise I’ve nothing without you (sensiz hiçbir şeye sahi değilim) olmuştur. Laf aramızda sevgilime küçük bir sürpriz yapmak istemiştim ve sigara alıp üstüne bu sözleri yazmıştım. Bence gayet başarılı bir düşünceydi ama o saklamak yerine içti. Neyse bu konu çok ayrı bir konu tabii ki :)  sevgilimden ayrıldığım dönemde ise Dark Paradise dinlerken buluyordum kendimi sürekli.  Lana del Rey’in şarkılarına en iyi eşlik eden şeyin göz yaşı olduğunu düşünürüm hep.  Mutluyken de dinlerim evet ama ağlamalarımın en iyi arkadaşı olmuştur onun sesi ve sözleri. Şimdilerdeyse Never Let Me Go şarkısına takmış durumdayım. Her gün dinliyorum mutlaka özellikle kendimi iyi hissetmediğim anlarda. 

                                         

İşte benim müzik zevkim ve Lana Del Rey hikayem. Siz de Lana Del Rey dinleyicilerindenseniz yorum kısmında buluşalım :) Yok eğer değilseniz yine buluşalım her türlü tavsiyeye yeni seslere isimlere açığım. 

25 Kasım 2014 Salı

Unutursam Fısılda

Ben yine gece gece rahat durmadım oturdum bu yazıya başladım. Bugün benim için fazla hüzünlü bir gün nedendir bilmem. İlk defa düzgün bir abla gibi kardeşlerimi alıp sinemaya götürdüm. Oturduk beraber unutursam fısılda filmini izledik. Tabii ki bu mutlu aile tablomuz uzun sürmedi çıkışında hemen kavga ettik ve şimdi konuşmuyoruz birbirimizle. Ben de hırsımı filmlerden almayı deneyerek 4 film bir dizi izledim ve artık ağlamaktan gözlerim şişti dünyayı çok küçük bir pencereden görebiliyorum.

Neyse gelelim filmimize. Unutursam Fısılda! İlk yarıda genelde insanları güldüren ikinci yarıda ağlatan beni ise hıçkırıklarımı tutmak için peçeteyi ağzıma sokturan bir film oldu. belki benim ağlamaya olan hevesimden bilemiyorum ama küçük kardeşim Tunahan bile ben 2 yerinde ağladım diyorsa vardır bu işte bir iş.



Bir Çağan Irmak eseri olan filmin oyuncuları olarak Farah Zeynep Abdullah, Mehmet Günsür, Kerem Bursin, Gözde Çığacı, Hümeyra ve Işıl Yüceso'yu sayabiliriz. Küçük bir kasabaya kaymakam oğlu olarak gelen Tarık'a aşık iki kardeş ve müzik sevdası işleniyor filmde. Tarıkla birbirini seven Hatice ve Tarık'a aşık Hanife. Tarık ve Hatice'nin hem birbirlerine hem müziğe olan sevdasının onları İstanbul'a Erhan'ın yanına kaçmaya zorlar. Tarık, Hatice ve Erhan kendi şarkılarını besteleyerek ve Hatice'nin ablasından çaldığı şiirlerini şarkı sözü haline getirerek 70'li yılların ünlü simaları haline gelirler. Bu duruma dayanamayan Hatice'nin babası felç geçirir ve annesi erken yaşta ölür. Hasta babasına ise ablası Hanife bakar ve hayatının mahvolmasından her zaman Haticeyi nam-ı diğer Ayperi'yi suçlar. biricik sevgilisi kocası Tarık'ın ölümünden sonra bir türlü eski ününü koruyamayan Ayperi yaşlandığı zaman dolandırılması ve alzheimer hastalığının başlangıcında olması sebebiyle eski yuvasına ablasının yanına döner. Hanife yıllardır biriktirmiş olduğu intikam ve nefret duygularıyla kardeşine olan sevgisinin arasında kalır. Erhan'ın Ayperiyi tekrar bulması ve Ayperi için düzenlenecek bir gecenin oluşturulmasıyla biten film gerek abla kardeşin çatışmaları olsun gerek Tarıkla Ayperi'nin birbirine olan aşkları olsun bol bol göz yaşı döktürecek niteliktedir. Ayrıca filmin bir geçmişe bir şimdiye giderek gayet başarılı yapılmış olması, kurgunun ve oyuncuların bu denli güçlü olması Türk Sinemasının da ne kadar gelişmiş olduğunun, değerinin arttığının bir kanıtıdır,

Bu güzel kış günlerinde yapacak hiçbir şey bulamadığınız zaman ister tek başınıza ister sevdiklerinizle izleyebileceğiniz gayet başarılı bir film olur kendisi. Eğer hala izlemediyseniz gidip bir an önce izleyin, izlediyseniz de yorum yapın tartışalım konuşalım değerlendirelim burada :)

23 Kasım 2014 Pazar

Evde far bazı yapımı!


Bugün sizlerle evde kendi yaptığım far bazımı anlatmak istiyorum J O kadar para verip bir sürü far alıyorum ama bir türlü rengini vermiyor diyenlerdenim. Açıkcası bu durumun sebebini bilmiyorum. Göz kapaklarımın rengi çok koyu ondan mı ya da farların pigmentasyonu güçlü değil ondan mı bilemiyorum. Bugüne kadar hep bunun sorununu yaşadım. Far bazı sözünü bi yerlerden duymuştum ama alıp denemeye hiç fırsatım olmamıştı. Genelde göz altı kapatıcımı ( göz altı kapatıcım hakkında yazımı okumak için buraya tık!! ) göz kapağıma da uygulayarak far bazı oluşturmaya çalıştım ama pek başarılı bir sonuç elde edemedim. Farların ya rengi bozuldu bu şekilde ya da birikmeler yaptı. Bende oturdum araştırdım bunu nasıl önlerim diye ve evde far bazı yapımı videoları izlemeye başladım. En çok Londra’da Bi Türk Kızı’nın videosunu beğendim.  Evde yapılan far bazının maliyetinin hem daha ucuz hem de hazır alınanlara göre daha başarılı sonuçlar verdiğini söylüyor kendisi. Şu an elimde herhangi bir far bazı olmadığı için bir karşılaştırma yapamayacağım ama maliyet konusunda kesinlikle hak veriyorum J

Gelelim far bazımızın yapımına. Öncelikle elinizde far bazını muhafaza edeceğiniz bir kap olması gerekiyor. Bunun için çeşitli küçük kutular alabilirsiniz ya da kendiniz üretebilirsiniz. (küçük saklama kabı yapımı hakkında videolar var bakmanızı tavsiye ederim J ) ben bitmiş küçük krem kutuları ya da lens solüsyon kabımı kullanmayı tercih ettim senelerdir lens kullanan biri olarak elimde bol miktarda mevcut ve kullanacak yer arıyorum atmaya kıyamadığım için J  ikinci aşama olarak malzemeleri ayarlamamız gerekiyor. Koyu kıvamlı vücut kremi, fondöten ve pudraya ihtiyacımız var. Eğer isterseniz elinizde bulunan göz altı kapatıcılarınızdan da ekleyebilirsiniz az bir miktar.
 


Ben krem olarak niveanın herkes tarafından bilinen o mavi kutudaki kremini kullanmayı tercih ettim çünkü elimdeki en koyu kvamlı krem o. Ayrıca nemlendirme özelliği de var. Fondöten olarak Maybelline’in Affitone Fondötenini kullandım. Az bir miktar kullandığım pudramdan ekledim. Pudranızın ışıltılı olmamasına dikkat edin. ( Tabii far bazınızın ışıltılı olmasını istemiyorsanız. Eğer istiyorsanız ek olarak açık renk ışıltılı farlarınızdan ekleyebilirsiniz. ) genel olarak izlediğim videolarda krem+kremin yarısı oranında fondöten+fondötenin yarısı kadar pudra şeklinde bir tarife ulaştım. Karışımınızı içinde topaklar kalmayacak şekilde karıştırıp (ki ben çay kaşığı kullandım J) ağzı kapalı şekilde saklayabilirsiniz. İlk denemem olduğu ve sonucundan memnun kalıp kalmayacağımı bilmediğim için ben küçük bir miktarda yaptım. Ama gayet başarılı buldum kendi far bazımı.



 Umarım siz de deneyip  renk vermeyen far sorununuza bi çözüm bulmuş olursunuz J


 Alttaki far bazsız direk uygulandı üstteki far bazıyla beraber uygulandı. 

30 Ekim 2014 Perşembe

Denedim Biliyorum Buluşma


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Resmi tatil günlerinde hep yaptığımız gibi kocaman bir aile olduk biz yine. Önce güzel bir kahvaltıya gittim ailemle. Keyifler mis gibi. Ardından da ilk defa bir blogger etkinliğine katıldım. Denedim Biliyorum ekibinin düzenlemiş olduğu Ankaralı bloggerları bir araya getirip bol bol sohbet etmemizi sağlayan çok güzel düşünülmüş bir etkinlikti. O kadar çok yeni insanla tanıştım ve hepsini o kadar çok sevdim ki bu yazıyı yazarken bile kocaman kocaman gülümsüyorum.

                                     

Öncelikle bizim buluşmamız sponsorlara tepki amaçlı bir buluşmaydı. Onlar olmadan da birlik olabildiğimizi sadece hediyeler ve ürünler için değil sohbet edip birbirimizi tanımak için buluşmuş olduğumuzu göstermek istedik. Bu sebeple ki hiçbir çekiliş yapılmadı, kimse hediyeler, ürünler dolu poşetlerle evine dönmedi. Onun yerine çikolata dağıttık biz birbirimize.Tatlı yiyelim tatlı konuşalım dedik. Birbirimizi öyle tatlı hatırlayalım dedik. :)

            

Umarım yapılan bu etkinlik 'şu kadar takipçisi olmayanla olmaz, ürün hakkında yazı yazmayanla olmaz, ürünü övmeyenle olmaz!' diyen sponsorlara güzel bir gönderme olmuştur. Tekrar teşekkür ediyorum Denedim Biliyorum ekibine bu güzel buluşma için. :)





27 Ekim 2014 Pazartesi

Ekim ayı bitenler


Herkese merhaba! Ekim aynı da artık bitirmiş sayılırız. ekim kasım aralık derken havalar iyice soğudu maalesef :( bu ay neler bitirdim bitirdiklerim hakkında görüşlerim neler yazmak istedim. Tabi ben yokken aa bu bitmiş diye çöpe giden eşyalarım hakkında yazamayacağım. Ayrıca yılbaşına kadar kozmetik diyetine girdim. Çok acil olmadıkça yeni ürün almamaya, elimdekileri bitirmeye çalışıyorum. 

Gelelim bu ay neler bitirmişim :) 

                                            

Öncelikle biraz küresel ısınmaya dikkat çekelim. Artık spray şeklinde deodorant kullanmamaya stick kullanmaya özen gösteriyorum. Bu Emotion'u ta yaz başında almıştım zaten tatile giderken anca bitti kendisi. Kokusunu çok seviyorum. Tam yaz kokusu. Lady Speed Stick ise kesinlikle benim favorim! kendisinden çok memnunum gün boyu harika bir koku veriyor. ama siyah kıyafetlerimde beyaz lekelenmeler yaptığını fark ettim :(

 


 Gelelim asetonlara. el yapım kısa olduğu için tırnaklarımı uzatıp ellerimi daha düzgün gösterdiğime inanıyorum. Tırnaklar uzun olunca da fazla oje ve fazla aseton kullanıyorum. Sanırım şelale marka asetonu bilmeyen yoktur ama ben bu Özdeyiş markasını ilk defa kullandım ve gayet başarılı buldum. 
renksiz kokusuz gayet güzel bir ürün.




Bu ikili benim göz makyajımın vazgeçilmezi! Göz altı renim koyu olduğu için Garnier Roll-on'u her makyajımda kesinlikle kullanıyorum. ayda bir biter hale geldi artık kendisi :( Maybelline kalem eyeliner ise tam bir liner sevdalısı olarak favori markalarımdan. Ucunun ince olması güzel şekil vermeme yardımcı oluyor. Ayrıca rengi de gayet başarılı bir siyah.



İnnova pudram maalesef tamamen bitmiş durumda :( Kalan son kısımlarını da ben kazıyrak başka bir şeyde kullanmıştım. sanırım far bazı yapımında bitirdim kendisini :( Uzunca bir süre fondoten kullanmadan sadece pudrayla makyaj yapmama yardımcı olmuştu kendisi. Kapıtıcılık ve matlık sağlama açısından çok sevdiğim bir üründü.



Çantamda mutlaka el kremi bulundurmaya özen gösteriyorum. Özellikle havalar soğudukça ellerim yıpranıp çatlıyor. Agiva'nın zeytin yağlı bu el ve vücut kremi yoğun bir şekilde zeytin kokuyor. Kokusunu pek sevdiğim söylenemez ama emilimi çabuk. Ben elimde vıcık vıcık duran kremlerden hoşlanmıyorum. biraz akışkan ve çabuk emilen kremleri seviyorum.  Bu krem de bu özelliklere sahip bir krem.


19 Ekim 2014 Pazar

emily long-lasting lip pencil 208




Herkese merhaba!  Her yerde yağmur var, sokaklarda yapraklar. Zaman tam da sevgilinin elinden tutup dolaşma zamanıdır! Ama ben ve benim gibi sevgilisi olmayanlar  bu havaları evde kitap okuyarak ya da yazı yazarak geçiriyoruz sanırım. Ben de oturdum bugün sonbaharın en çok kullanılan rengi kahverengi hakkında yazı yazayım dedim. Konumuz Emily long-lasting lip pencil 208. Bu yaşıma kadar pek kahverengi ruj kullanmamış hele dudak kalemini hiç elime almamıştım ama dedim ya sonbahardayız bu mevsime en çok yakışan renk kahverengi. Sonuç olarak denediğim ilk günden beri elimden düşmeyen bu ürünü sizlerle paylaşmak istedim.

Emily long-lasting lip pencil 208 uzun süredir dolabımda duran bir ürün. Ne zaman aldığımı hatta kimin aldığını bile hatırlamıyorum. Görünüş olarak bildiğimiz göz-dudak kalemi  formunda. Benim elimde olan diğer dudak kalemlerine göre tek dez avantajı asansörlü kalem şeklinde olaması. Çünkü ben bu kalemleri açarken her yere döküyorum ayrıca kırıyorum , sürekli uğraşmam gerekiyor.



Kalemin sürüşünü çok sevdim ben. Ne çok kuru bir yapısı var ne de fazla kremsi. Dudağımı çerçevelediğim zaman biraz kuruma yapıyor ama altına lip balm ya da üstüne lip glos sürerseniz bu sorunu ortadan kaldırırsınız. Rengi ise çok koyu bir kahve değil. Benim dudağımda kalem renginden bir ton daha koyu duruyor.




Ben dudak kalemini ruj niyetine kullananlardanım sanırım. Rengini beğendiğim kalemleri sürüp hafif parlatıcı yardımıyla gün boyu kullanabiliyorum. Emily’nin 208 numaralı dudak kalemi de o şekilde kullanılıyor benim makyajımda. İlk önce dudak çevresini belirliyorum ve daha sonra içini dolduruyorum sonra da üzerinden hafif bir parlatıcı geçiyorum.



Dudak kalemleri rujun kalıcılığını arttırmak ve daha net bir dudak şekline sahip olmak için kullanılır. Rujunuzu sürmeden önce dudak çerçevenizi belirleyip kalıcılığı arttırmak için içini doldurduktan sonra rujunuzu sürerseniz daha uzun süre dudağınızda kaldığını göreceksinizdir.

18 Ekim 2014 Cumartesi

sivilce sıkmanın zararları




Merhabalar! Bu yazımı aslında kendime ders olsun diye yazıyorum ama sizler de kendinize ders çıkarabilirsiniz tabii ki. :) Bugün konumuz sivilce sıkmanın zararları.

Öncelikle sivilce nedir, ne zaman, nasıl oluşur onu bir öğrenelim beraber. Sivilce özellikle ergenlik çağında başlayan ve ondan sonra devam eden bir cilt rahatsızlığıdır. Yüzde, sırtta ve göğüs bölgesi gibi yağ miktarının fazla olduğu yerlerde görülür. Cildin yağlı bölgelerinde, deri altındaki yağ miktarının artmasıyla cildin üst kısmında (kıl kökleri), kızarıklık, şişlik gibi rahatsız edici görünümün ortaya çıkmasıdır. Gözeneklerin tıkanması sonucu üretilen salgıların dışarı atılamaması ile oluşur.Bazı mikrobik, iltihaplı sivilceler acı ve ağrı verebilir. Sivilcelerin tedavisi bir dermatolog eşliğinde yapılmalıdır. Yoksa ilerleyen zamanlarda ciltte kalıcı hasarlar bırakabilir.



Peki bu sivilceleri sıkmak neden zararlıdır? Kişi tarafından doktor kontrolünde yapılmayan sivilce sıkımı sonucunda sivilcenin içindeki iltihap yüzün diğer kısımlarına bulaşabilir. Bunu dışında özellikle yüz bölgesinde bulunan sivilceler sıkıldığı zaman içerisindeki iltihap ve benzeri maddelerin bir kısmı yüzeye çıkarken uygulanan baskı sonucu bir kısmı da derinin alt tabakalarına doğru ilerler. Sonuç olarak küçük de olsa sıktığımız sivilceler damarlar yoluyla beynimize kadar ilerleyebilir. (Şu an öğrendiğim bu bilgi sonucunda sivilce sıkma işlemini burada bırakıyorum! :( ) Sivilce sıkma işlemi sırasında ellerinizin ya da sıkarken baskı uyguladığınız materyallerin temiz olmaması sonucu sivilce yerinde daha büyük kızarıklıklar,iltihaplanmalar meydana gelebilir. Ayrıca sıkılan sivilcelerin yerinde oluşan boşluklar görüntü olarak kişileri rahatsız edebilir.  Sivilcenin büyüklüğüne göre oluşan çukurlar bölge temizlenip tedavi edildikten sonra lazer tedavisi ile düzeltilebilir.



Bir diğer önemli konu ise oluşan sivilceler sonrasında kulaktan dolma bilgilerle (özellikle arkadaş ve aile içerisindeki tavsiyeler sonucu) kullanılan krem, kür ve ilaçlar. Çıkan sivilceyi kurutmak amaçlı kullandığınız ürünler sizin cilt tipinize ve sivilcenizin neden kaynaklandığına göre değişim gösterir. Başkalarına iyi gelen ilaçlar ya da kremler size yarar sağlamayabilir hatta uyguladığınız kremler cildinizde sorunlar yaratabilir.

Bundan sonra siz siz olun küçücük sivilce ne olacak diye düşünmeyin güzelce doktorunuza gidin, tedavinizi olun, sivilcelerinizi kafanıza göre sıkmayın :)

12 Ekim 2014 Pazar

GoldenRose 103 numaralı kaş kalemi




İmdaaat! Kaşlarım bir türlü şekil almıyor L Bir düz bir kavisli derken küstürdüm kaşlarımı şimdi bir o yağı bir bu kremi deniyorum yine de çıkaramıyorum. Kalın kaş seviyorum ama kaşlarımın yarısı çıkmıyor ne kalın oluyor ne de düzgün bir şekle giriyor L Üstelik biri farklı biri farklı şekilde L Hal böyle olunca sürekli boyamak zorunda kalıyorum kaşlarımı.

Bu konuda ilk tecrübem GoldenRose’un 103 numaralı kaş kalemi. Kaşçımın önerisi üzerine daha doğal bir görünüm vermesi için çok koyu tonda bir kalem almadım. Ama bu nasıl bir kalemdir yahu? Bir türlü boyayamıyorum. Kaşlarıma şekil vermek için o kadar bastırmam gerekiyor ki olan bi kaç tane kaşım da dökülüyor içim acıyor. Kaşları boyamak için hafif ve küçük darbeler yapmak gerekirken ben tüm gücümle bastırıyorum neredeyse L Kalem renk versin diye elimden geleni yaptım ama maalesef bir sonuç alamadım L



Kesinlikle tavsiye etmiyorum ben.  Kaş yapayım derken göz çıkartıyor kendisi L Ama ucundaki fırça az da olsa işimi görüyor. Kaşlarımı tarayıp dağınık görüntüsünden kurtulmasına yardımcı oluyor. Ben de başka ürünlerle boyayıp onunla tarıyorum.


11 Ekim 2014 Cumartesi

Makyaj Sağlığı


Merhabalar merhabalar J Güneşinin yüzünü son kez gösterdiği bu günlerde içimde bir huzur var bir mutluluk var anlatamam. Aman maşallah diyelim J Tabi hala tatili bitirmemiş olup dinleniyor olmam da buna katkı sağlıyor J Neyse gelelim konumuza. Bugün son kullanım tarihi geçmiş makyaj malzemelerinin zararları hakkında sizleri bilgilendirmek istedim. Aslında herkes bu tarz ürünlerin zararlı olduğunu bilir fakat zararın ne derecede olduğunu bilmediği için kullanmaya devam eder diye düşünüyorum. Yoksa insan hiç güzelleşeyim derken çirkinleşmek ister mi?

Bilindiği üzere makyaj ve cilt bakım ürünlerinin bir çoğunun üzerinde son kullanım tarihi bulunmaktadır ama bu tarih ürünün raf ömrü için geçerlidir. Kullanmakta olduğunuz malzemelerin ömrü genellikle açıldığı zaman başlar ve yaklaşık olarak bir yıl içerisinde o ürün ömrünü tamamlamış olur J Bunun dışında aldığınız ürünler sadece süresi geçtiği zaman zarar vermez. Bazı ürünler kendiliğinden, saklama biçiminin yanlışlığından dolayı da bozulabilir. Bu tarz ürünlerin genellikle yapısında ve kokusunda bozulmalar meydana gelir. Durumu hemen fark edip böyle ürünleri kullanmayı bırakabilirsiniz.

Peki süresi geçmiş ürünleri ya da bozulmuş ürünleri kullanmanın ne gibi zararları vardır? Bu tarz ürünler genellikle ciltte kırmızlık, sivilce ve lekelenmeye yol açar. Cildin belli kısmında olan enfeksiyonun yayılmasına ve yaraların oluşmasına sebebiyet verebilir. Ciltte oluşan bu gibi problemler doktorlar tarafından tedavi edilebildiği gibi bazen geçmesi zor izler bırakabilir. Ürünleri kullanırken mutlaka son kullanma tarihlerine bakıp ürünün kullanıma uygun olup olmadığını denetlemelisiniz.

Diğer bir açıdan kullanılan malzemelerde sorun olmayabilir ama siz farkında olmadan kardeşiniz, arkadaşlarınız hatta kuaförlerde, makyaj salonlarında enfeksiyona sahip insanların kullanması sizin cildinize zarar verebilir.  Bunu önlemek için fırçaların dikkatli bir biçimde temizlenmesi gerekir. Göz kalemi, ruj, rimel gibi malzemelerin ise kişisel olması gerektiği kanaatindeyim. Yoksa sizin dışınızda kullanmış olan kişinin gözündeki hastalık, dudağındaki yaranın size bulaşma riski olabilir. Ayrıca fırçalarda ve elinizi kullanarak uyguladığınız malzemelerde (krem gibi almak için el temasında bulunan maddeler ) zamanla bakteri üremesi meydana gelebilir bu duruma da dikkat etmenizi öneririm.



(Not: Resim bana ait değildir. Daha önce böyle bir sorun yaşamadığım için bu yazımı resme dökemedim. )


Yani kısaca güzelleşeyim derken kendinizi daha kötü hale gelmiş ve mutsuz bulmak istemiyorsanız hijyene önem verip malzemelerin kullanabilirliğini denetlemeniz gerekiyor J


Hepinize iyi günler dilerim J


30 Eylül 2014 Salı

Garnier göz altı kapatıcı roll-on



Kış aylaları geldikçe insanlar daha yorgun daha mutsuz bir görünüm alıyor. Tabii en büyük payı gözler alıyor bu konuda. Kırmızı şiş gözler, altı morarmış şekilde tüm yorgunluğumuzu, uykusuzluğumuzu hatta mutsuzluğumuzu belli ediyorlar. Göz altı morluklarının tek sebebi yorgunluk ya da stres olmayıp genetik özelliklerden de kaynaklanıyor. Bir keresinde doktorum bana göz altı morluklarımın alerjimden kaynaklandığını ve geçmesi için yapılabilecek bir şey olmadığını onun yerine kapatmak için uğraşmam gerektiğini söylemişti. Hal böyle olunca makyaj malzemelerim arasında en çok kullandığım, varlığına en çok sevindiğim malzemelerim kapatıcılarım oldu.



Garnier göz altı kapatıcı roll-on uzun süredir severek kullandığım bir ürün. Sanırım şikayet ettiğim hiçbir noktası yok.  Sıvı, akışkan bir tonda olması özellikle hoşuma gidiyor çünkü sürümünü kolaylaştırıyor. Ucundaki bilyesiyle beraber başka bir aparata ihtiyacınız olmadan direk göz altına uygulayabiliyorsunuz.



 Ben göz altıma sürdükten sonra parmaklarımla hafifçe yediriyorum. Bu işlemi yaparken yağ sürermişcesine değil de parmaklarınızla hafif hafif dokunursanız daha etkili bir sonuç elde edersiniz. J



Roll-on’un farklı tonlarının olması her cilt tipine uygun olmasını sağlıyor. Ben biraz aydınlık katmasını istediğim için orta ton olanı tercih ediyorum.




Hemen her yerde bulabileceğiniz ürün fiyat açısından da bizlere yardımcı oluyor. İndirimdeyken 10 Tl civarında bir fiyatı oluyor. Benim kullandığım boy artık üretimden kalktı diye biliyorum ben. Artık 7 ml.’lik küçük Garnier BB Eye Cream Roll-on şekilde satışa sunuluyor.

Peki siz göz altı morluklarınızı kapatmak için hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?

Bildiğiniz doğal ürün ya da maskeler var mı? Benimle paylaşırsanız yorumlarınızı çok sevinirim J






28 Eylül 2014 Pazar

Wet n Wild Smokin' Hot Pink

Bu aralar pembeye takmış durumdayım. Kıyafetimde ya da makyajımda kullanıyorum kesinlikle. Özellikle pembe rujlar favorim oldu. Hal böyle iken yeni almış olduğum Wet n Wild ‘Smokin Hot Pink’ ruju sizlere tanıtmak istedim.




Mat bir ruj olması ve geçen hafta Gratis’te indirimde olması sebebiyle seçtim bu ruju. Sanırım 9.75 tl gibi bir fiyata aldım. Şu an pek emin olamıyorum.


Ben rujlarımı sürmeden önce rengini tam vermesi için genellikle dudaklarıma da fondöten uyguluyorum. Dudak rengim koyu olduğu için ruj normal renginden farklı duruyor yoksa. 


 Fondöten uyguladığım dudağımın kenarlarını dudak kalemi ya da rujun kenar kısmıyla belirliyorum daha kolay sürüp taşırmamak için. Ayrıca dudak kalemi rujun kalıcılığını arttırıp daha keskin bir dudak çerçevesine sahip olmanızı sağlıyor.



Son olarak dudak kalemiyle çerçevelediğim dudağıma ruju uyguluyorum.



Ben bu ‘Wet n Wild Smokin Hot Pink’ ruju fazlasıyla sevdim. Malum havalar soğudu dudaklarımız soğuk hava ve rüzgar yüzünden yıpranıp kuruyor, çatlıyor. Wet n Wild Smokin Hot Pink yumuşak yapısıyla kolay sürülüyor ve dudaklarımı besliyor. Bu sayede dudaklarım kuruyup kabuklaşma yaşamıyor. Ayrıca kalıcılık konusunda da başarılı bir ruj olarak yorumladım. Bana yaklaşık olarak 3-4 saat dayanan bir ruj oldu. Umarım yardımım dokunmuştur. J





27 Eylül 2014 Cumartesi

OMBRE SAÇ

Merhabalar J Bugün sizlere benim de yeni yaptırmış olduğum ombre saçtan bahsetmek istiyorum. Malum bu aralar çok moda oldu bu ombre saç olayı. Birçok kişi elinde telefonlarla kuaföre gidip internette gördüğü ombrelerden yaptırmak istiyor.  Kuaförün yeteneğine göre de güler yüzle ya da mutsuz şekilde çıkıyorlar salondan.

Benim olayımsa çok farklı gelişti. Saçlarımı kestirmeye gitmişken kuaförümün kıyamaması üzerine bir anda boyanmış  saçlarla buldum kendimi J Pişman olduğumu söyleyemem hatta gayet memnunum saçlarımdan. Erkekler saçtan ne anlasın nasıl fark etsin boyasını diyenlere karşı benim saçlarımı hemen fark etti bütün arkadaşlarım. Hepsinden de geçer not almam da cabası J kız arkadaşlarımın çoğuysa nerede ve nasıl yaptırdığım hakkında bir sürü soru sordu bana. Ben de onlar gibi merak edenler için bu yazıyı yazmayı düşündüm. Ayrıca kuaföre gitmek yerine evde ombre saç yapanlara da yardımcı olmak istedim J

Elimde çok fazla resim olmadığı için her aşamanın anlatımını yapamayacağım maalesef.  Umarım yazı ve resimler sayesinde kafanızdaki sorular biraz aydınlanmış olur J

1. Aşama; bu saçın en önemli özelliği doğal bir görünüm kazanmasından geliyor sanırım. Kuaförler de bu doğal görünümü elde etmek için saçı olabildiğince kabartıp, her tarafına krepe atıyorlar. Bu şekilde saç boyandıktan sonra keskin sınırlarla belli olmak yerine doğal geçişlere sahip oluyor.

2. Aşama; krepelenmiş saç uçlardan başlayarak gölgeleme işle minin yapılmak istendiği yere kadar boyanıyor ve yine doğallık katabilmek için ince şeritler halinde boya saçın üst kısımlarına da sürülüyor.




3. Aşama; saçlar yıkanıyor, bakım yapılıyor ve fön çekiliyor J artık gayet güzel ombre saçlara sahip olabilirsiniz. J Bu arada ne kadar açık ton sarı istiyorsanız o kadar beklemeniz gerekiyor. Ayrıca saçlar yıkamalardan sonra daha da açık renge dönüşüyor. Ben esmer biri olduğum için fazla sarı olsun istemedim. Bu ton gayet uyumu oldu J


Son olarak bu saçın dalgalı halde daha güzel durduğunu düşünüyorum. sanırım hep maşalı halde kullanacağım J



Konu ve saçlarım hakkında yorumlarınız bekliyorum. hepinize mutlu hafta sonları J
.